| -Bugün,
haftalar sonra ilk uykudan uyanış.
Rüzgâr,
bak o tabela bir sağ, bir sol.
Gözlerim,
rüzgârı durduran ellerim.-
Ne çok dakika geçmiş denizlerde uzanan gemilerin
ve
kırmızının ellerine bırakılmış vaatlerin üzerinden,
12.
Tam 12 gündür hayallerin
hep kül,
hep ateş.
yak.
Dün geceden bahsedeyim sana Thomas,
arkadaşınla
içtik biraz,
kadehte bir kaç milyon damla kırmızı şarap
umarsızdı, kanımıza karışacak kadar.
Biraz yalan
sonra biraz dolan
dilimize dolandı,
birbirimize karşı duyduklarımız
oysa tanıyorsun onu,
en ucuzundandı.
Uzandık uzak.
Sıcak bir yaz akşamı,
güneşten kalma sıcak bir kara parçası.
İnsanlar gördük,
yüzlerinde yaşam artığı çizgiler.
Ve saçlarına gizlenmiş
sobelenmeyi bekleyen
düşler.
İnsanlar mirim, insanlar
ne sana yakın
ne benden uzak.
Yağmuruna doymuş topraklar düştü fikrimize,
Adem ve Havva'nın imla kurallarıyla bitirdik cümlelerimizi.
Topraktan adamlar yaptık
sonra kadınlar taştan.
Hani seni terkeden
terkettiğin
sarhoşluğunda ciddi duran kadınlar,
uzay yasalarına,
fizik kanunlarına,
hayatın gözleri bağlı adaletli uzvuna
ve
bana
ters.
Yürüdüğün yollardan
diyorum
"geri
dönmeyecek."
Vakit geç.
Geçmiş.
Gitmek zorundayız.
Evin nerede Thomas?
Üzerinden çıkan adresler
işaret ettiğin kapıların
hayatla eşleşmeyen
üç haneli rakamları,
kapıların ardında
başka adamlar
başka kadınlar.
Kalk ayağa
uzandığın tuallerde
resmimiz nü.
Uyan artık Thomas.
Çalıntı hayaller müzayedesinde,
ruhumuzu satıyorlar.
Sayı: 30, Yayın tarihi: 23/09/2008
Başa dön
|