[Gökçeyazın] "Gürsel Korat - Gölgenin Canı" | Mehmet Fidan"HİÇ BİTMESİN DEDİRTEN ÖYKÜLER…"“- En sevdiğiniz yazar hangisi? Bu alıntı Charles Bukowski'nin Kadınlar adlı kitabından… Daha sonra da şunları söylemişti: "Derken bir gün bir kitap çektim, açtım ve kalakaldım. Birkaç paragraf okudum. Sonra çöplükte altın bulmuş gibi kitabı masaya götürdüm. Kitabın adı Toza Sor, yazarı ise John Fante'ydi. Fante'nin yazarlığıma ömür boyu sürecek bir etkisi olacaktı. Evet Fante beni çok etkiledi." Bir kitapevinin, kelepir kitaplar reyonunda Gürsel Korat'ın Gölgenin Canı isimli kitabıyla karşılaşmam ve bu kitaba 2 YTL'ye* sahip olmam, beni, bu alıntıyı yapmaya zorladı diyebilirim. İlk öyküyü okuduktan sonra çöplükte altın bulmuş gibi sevindim ben de. Öyküyle yeni tanışan ben, Gürsel Korat ismini, elbette, sadece duymuştu. Gürsel Korat, "Kaderiniz genellikle sonradan anlaşılmak olur"(1) demişti, sanırım kendisinin ve kitabın da böyle bir kaderi var. "Mutlu Öykü mü?" İlk öykü kitabı Çizgili Sarı Defter'in (1996), Zaman Yeli (1994), Ay Şarkısı (1998), Güvercine Ağıt (1999) ve Kalenderiye (2008) romanlarının yazarı 1960, Kayseri doğumlu Gürsel Korat'ın; oldukça akıcı dili, sadeliği ve hayattan oldukça samimi kesitler sunması yönünden kayda değer ikinci öykü kitabı olan Gölgenin Canı'nda yedi öykü var, otuz dört sayfalık "Ruh İklimi" kitabın iki uzun öyküsünden biri. Özellikle "Ruh İklimi" ve "Bütün Hallerinizle, Efendim" öyküleri ve öykü kahramanları başta olmak üzere kendini ifade edememe ve yarım bırakılmışlık, bitmemişlik, çaresizlikle birlikte bir erdem gibi konuşlanıyor öykülerinin genelinde. Bir şeylerin tamamlanamadan bitmesini ve yarım bırakılmışlığın zihinde güzel bir etki yaratabileceğini de anlatıyor sanki Gürsel Korat. Mutlu bir son istesek de yazar ikili ilişkilerdeki birçok duyguyu ve ikilemi yansıtmak için bu yolu seçmiş diyebiliyoruz. Öykü kahramanları arasında geçen konuşmalar; öykü kahramanlarının karakterleri, duyguları ve duygulanımları kadar saf ve sade yansıtıldığı gibi birçoğumuzun hissettiği fakat dillendiremediği nice ayrıntıyı da bu yolla öykülerine ince ince dokumuş Gürsel Korat. Gürsel Korat, bu kitabında arka kapakta da belirtildiği üzere: "Başlangıçsız ve bitimsiz zamanın yedi farklı noktasında yedi farklı öykü kuruyor. Ve bu yedi değişik öykünün içinden geçip onları birbirine -belli belirsiz- bağlayan ipi bulmayı okura bırakıyor. Birbirinden bağımsız öyküleriyle düşünce edebiyatında daha önce rastlanmamış örnekler verirken, insanı ve insanlık hallerini, zamanı ve başkalaşımı, aşkı ve ikilemini, değişik bir bakışla kurcalıyor." Kristal Bahçe isimli deneme kitabında; "Öykü yazarı anlatılacak şeyi bir defada anlatan, tatlı dilli, yaşlı insanlara benzer. Öykü olaydır, olay dolayımından kişiyi irdeler" diyen Gürsel Korat Gölge'nin Canı isimli kitabında, gerek biçim gerekse konu yönünden farklı ve üstünde düşünüldüğü, yazarın biçim ve kurgu arayışına çıktığı öyküler olmasının yanında her öyküsünde farklı olay kurgularıyla insan ilişkilerini ince ayrıntılarla, sezdirerek ustaca veriyor. Doğrusu şu ki; bir yerde durup derin bir nefes çekiyor ve bu ayrıntılar bolluğuna şaşırıyoruz. "Nazmi o sırada, öğretmenin kızıyla evlenme umudunun bittiğini anladı. Gözlüğü öğretmene geri vermenin değil, bir umudu içinde taşımanın neşesiyle yolları aştığını o anda farketti." (s. 59-60) Genel olarak öykülerin ve öykü kahramanlarının çok sahici ve samimi bir yönü var. "Gözlük"; öykünün kahramanı Nazmi'nin saf hayalleri hasebiyle masalsı bir yöne sahip ki, bu yüzden, sürekli bir kız gülümsemesi geçiyor içinden Nazmi'nin. Yazarın bu tiplemesi ve Nazmi'nin hayallerinde saflığı ve masalsılığı simgelemesi önemli bir ayraç, hiç bitmesini istemediğimiz bu öyküde. "Ayna" isimli kitabın üçüncü öyküsünde, ilk öykülerde olduğu gibi empati kurmaya devam ediyor, yazar. İlk öyküde kurguyla oynayarak, bunu, kişilerin kendi ağızlarından dillendirse de, diğer öykülerde diyaloglarla bireylerin mimiklerinden, tutum ve davranışlarından taşan izlenimler karakterler tarafından duygu yoğunluklarıyla birlikte belli belirsiz aktarılıyor. Bu, belli belirsiz ifade biçimi ise öykülerin genelinden de anlaşılacağı gibi yazarın bilinçli bir tercihi. "… Gölgesi olmayan ölürdü, bunu anlamıştım ilkin. Sonra hayretle gölgenin bir canı varsa, onun da kendimiz olduğunu fark ettim." (s. 64) "Ayna" isimli öyküde geçen bu ibare; Gürsel Korat'ın kendi kişiliğinden, yaşamından, kendi canından izleri öykülere yansıttığını ifade eden belirteçlerden sadece biri. Gölge imgesi ve dolayısıyla yazarın gölgesi ve yine gölgesinin canı, bazı öykülerde bizzat kendisi olarak, bazılarında biraz yoğun, bazılarında ise gerçek bir gölge gibi beliriyor. Kitabın beşinci öyküsü "Aynı Pencerede Farklı Şeyler"de de olduğu gibi: İtalya'da geçen ilk öyküden sonra, Gürsel Korat, ikinci öyküde Adana ve "Bütün Hallerinizle, Efendim" isimli dördüncü öyküsünde de Kanlıca'da bir Paşa'nın Av Köşkü'nde konaklıyor. Kurgusu, diyalogları, konusu itibariyle dikkat çeken ilk öyküden sonra kitapta bu öykünün üzerine çıkacak bir öykü yok diye düşünebilir fakat yanılabilirsiniz: "Bütün Hallerinizle, Efendim" isimli öyküyü okuduğunuzda. "Aşkın amacı yalnızca kendisidir. Aşk sorumsuzdur, sorumluluk anımsanınca aşkın sonu gelir. Ama neden gerçeklik, insanı bu kadar derinden incitiyordu?"(s. 86) Gürsel Korat'ın "Gölgeni Canı"nda yer alan "Ruh İklimi", "Bütün Hallerinizle, Efendim" ve "Aynı Pencerede Farklı Şeyler" isimli öyküleri, öykü kahramanları ve aşk hakkında söylediklerine kulak verelim: Kitabın ilginç bir olay örgüsüne sahip beşinci öyküsü, "Huzursuz Heykeller Gecesi." Keyifli ve kısa bu öyküde; firar eden heykeller ve dolayısıyla tarihin küçük izleri var. Aynı zamanda birebir ilişkilere kısa fakat etkili bir bakış var. Bu öyküden sonra gelen "Aynı Pencerede Farklı Şeyler"de yine aşkın değişik bir halini anlatıyor Gürsel Korat. Kitabın kurgu yönünden en ilginç, üstünde düşünüldüğü en belli olan öyküsü "Başkalaşım." Kitabın son ve aynı zamanda ikinci uzun öyküsü: Yunan tanrıları arasında geçen konuşmalarla örülerek başlıyor. Zeus ile Afrodit arasında geçen konuşmalar da öykünün arterlerinden birini oluşturuyor ve insan olmanın güzelliği, insani duygular imleniyor, zamana göndermeler yapılıyor, zaman sorgulanıyor kimi yerlerde. "Yaşar Kemal, bana yazarın bir coğrafyası olması gerektirdiğini düşündürten yazardır. Büyük öğretmenimdir"(2) diyen Gürsel Korat Kapadokya'yı son öyküsünde imliyor. Gürsel Korat'ın Kapadokya ve mekan-yazar ilişkisi bağlamında söylediklerini dinleyelim: Hepsi birbirinden güzel, keyifli, ince düşünülmüş, özenli ve yer yer insana dair iç burkan etkili ayrıntılarla mezeli bu öyküleri en kısa zamanda okumanız dileğiyle… Tabii, "Gölgenin Canı" isimli öykü kitabı hariç İletişim ve Everest Yayınlarından kitapları çıkan yazarın bu kitabının ikinci baskısının ne zaman ve hangi yayınevi tarafından yapılacağı hakkında bir bilgimiz maalesef yok ama en kısa zamanda yeni baskısı yapılması temennisiyle, bitiriyorum, burada. Notlar: http://www.gurselkorat.blogspot.com/ * Kitabın yeni baskısı İletişim Yayınları tarafından yapılmıştır. (y.n.)
|

