["Hayal Pusulası"]"Şimdi Umut Çığların Altında…" | Akın Olgun"BİZDENSİN, HOŞ GELDİN"İçinizde kalan yarımlığın gözle görünen tek hali yüzünüzde kalan kırık fay hatlarıdır. Her kırılmada geçirdiğiniz sarsıntılardan kabuslar doğar. Uyku arası karabasanların aslında uyanıkken boğazınıza sarıldığını ve üzerinize çöken ağırlığın ve üstünüze üstünüze gelen korkunun, boğazınızın içinde takılı kaldığını yaşamak hep bir an meselesidir. Kendinizi korumak için hazırladığınız tüm kalelerin, aslında kumdan olduğunu, öylesine esen bir rüzgârın yıkıp geçerken gözlerinizi kalelerden kalan kumların doldurduğunu anladığınızda artık geçici bir körsünüzdür… İşte bu körlükle el yordamıyla yolunuzu bulmaya çalıştığınızda kafanızı duvarlara vura vura kanatırsınız. Ilık bir kan dudağınızın arasından dilinize ve nihayet yüreğinize kendi tadını bırakır… Kuşatılmışlığınızın gölgeleri dolanır etrafınızda… Bu gölgelerin pususunda şarjörünüze doldurup tüm iyi niyet mermilerinizi, tetiğe basarak sıkar sıkar ve sıkarsınız… Tükendiğiniz yerde namluyu yüreğinize dayayıp son kurşunu, tetiğe avazınızın çıktığı kadar haykırarak basar, yollarsınız… Yaşam, yaşadıklarınız gözlerinizin önünden öyle bir akar ki ölürken bile içinizde bir ukdenin kaldığını duyumsarsınız… Ziyan ettiğiniz tüm güzellikler sevgi ormanına bir yangın olarak düşer… Elleriniz kollarınız bağlı yangını seyreder, yaşamınızın, emeklerinizin yanıp kül olmasına göz yaşlarınızın kimsesizliğinde tanıklık edersiniz… Her zıpkın yediğinizde ölmeyip ayakta kalmayı başaran asi bir korsan oluşunuz da yorulmuştur artık. Yaralarınızı saracak ellerinizin dermansızlığı belinizi büküp kamburlaştırdığında, herkes sırtınıza binmek için, bir uzun eşek oyunu örgütleyeceklerdir. İşte o zaman yediğiniz her şeyi zıkkım edip kendinize, bir keşiş gibi dileneceksiniz orta yerde. Artık kirliliğin kralları önünüze kırmızı halılar serer… "Bizdensin, hoş geldin" derler… Hoş bulduk demeniz yeterli olacaktır… Orta yerinizden ikiye bölünür dimdik ayakta kalmak için bacaklarınıza yalvarırsınız… Bacaklarınız yüreğinize, yüreğiniz beyninize yalvarır… Kaburga kemiklerinizin çatlama sesleri kulaklarınızda yankılanır… Yüreğiniz isyandadır… Ve tüm isyanlar bastırılmaya zorunludur… Bilirsiniz, bile bile direnirsiniz… Bir uçurum kenarından aşağıya bakar… "Tamam işte bu uçurumun boşluğu beni kabul edecek tek yerdir" der kendinizi o boşluğa huzur içinde bırakırsınız… Hızla düşersiniz… Oysa baharları bekliyordu tüm güzellikler… Açılmamış tomurcuklar sabırsızlanıyordu… Yaşamımıza baharlar ektiğimizi sanırken, karşı dağlardan çığlar kopuyordu. Sayı: 26, Yayın tarihi: 30/05/2008 |

