MaviMelek
Hermes Kitap
"Geçmişteki hayalleri yeniden görmek imkansız. Ancak özgürleştirerek geleceği kurtarabiliriz..." Pascal Quignard

[Gökçeyazın]"Kapalı Bir Kapıdır Cehennem" - Melek Öztürk*

"HAYATA KAFA TUTAN BAR KELEBEĞİ"

Dalından koparılıp suya bırakılan bir karanfil gideceği yönü belirleyemez. Suyun akıntısı onu nereye götürürse yönü orasıdır. Su eğer durgunsa ve hiç akıntı yoksa o zaman durum daha kötüdür, çünkü gidecek bir yer bile yoktur. İnsanoğlu da böyledir hayata başladığında: Suya bırakılan bir karanfil misali. Akıntının bizi götüreceği yeri bilmeden yola çıkarız. Okul yıllıklarındaki fotoğraflarımızda, pürüzsüz cildimizle gülümseriz geleceğe. Bir gün önemli biri olacağımızı düşleriz, nefret edeceğimiz işlerde çalışmak zorunda kalacağımızdan habersiz; umutla, inatla gülümseriz objektife. Ve sonra koca bir yaşamdan geriye hüzün kalır, yıllar süpürür bizi acımasızca. O umut dolu gülümseyiş isyana dönüşür.

Hiçbirimiz yaşam denen bu kumar masasına kaybetmek için oturmayız. Ancak hayatımızın en verimli yılları şu ya da bu şekilde bu masada geçer. Hayattan nefret etmeye başladığımızda insanlardan da nefret etmeye başlarız, her şeye küsebiliriz ve birden içimizde yıllar boyu tuğla üstüne tuğla ekleyerek oluşturduğumuz cehennemin içinde buluruz kendimizi. Bir ormanı yok etmek için minicik bir kıvılcım yeterlidir, ama o kıvılcımla umut ateşini yeniden alevlendirip, geri dönüp kaldığımız yerden hayata devam etmek kumar masasında kaybetmemek anlamına gelir.

İşte Charles Bukowski bu kumar masasında kaybettiğini düşündüğü en zor anlarında bile yüreğinin derinliklerinde minicik bir kıvılcım saklayabilen nadir yazarlardan biridir. Bukowski'nin ilk öyküleri daha 24 yaşındayken yayınlanıyor, ancak daha sonra yazdıklarının çoğu edebiyat dergilerince yayınlanmaya değer bulunmamasından etkilenerek olsa gerek hem yazmaya, hem de dünyaya küsüyor. Bu süreçte 10 yıl boyunca sürekli içki içer ve bir ‘bar kelebeği' olarak yaşantısına devam eder.

Aşırı alkol aldığı bir gün öldü endişesiyle hastaneye kaldırılana kadar barlarda, sokaklarda sürdürür yaşamını. Hayata dönüp hastaneden taburcu olduktan sonra bir daktilo satın alır ve tekrar yazmaya başlar. Pes etmez, çünkü o hayata kafa tutan bir ‘bar kelebeği'dir. Bu dönemde yazdığı ürünlerin büyük çoğunluğunu şiirler oluşturur. Geçtiğimiz mayıs ayında Parantez Yayınevi tarafından Avi Pardo çevirisiyle Türkçeye kazandırılan “Kapalı Bir Kapıdır Cehennem” adlı şiir kitabı yaşamının son dönemlerinde yazdığı şiirlerden oluşuyor ve ne yazık ki Bukowski'nin yaşlı, yorgun vücudu bu şiir dosyasının kitaplaştığını görmesine izin vermez.

Bukowski şiirlerinde çocuksu bir saflıkla, okura gündelik hayatı ve basit yaşamları anlatır. Bu nedenle şiirleri daha çok öykü akıcılığındadır. Umursamaz, utanmaz ve anlaşılmak gibi bir kaygısı da olmayan biridir aslında ve bu tavrı şiirlerinde daha çok belirgindir. Şarap şişeleriyle dosttur, bu dostluğunu da bir şiirinin satır aralarında şöyle açıklar: “Ama dünya hızla üstünüze kapanıyorsa iyi bir dosttur şişe.”

Yazmak için açlık çekmeyi göze almış, mecbur kaldığında sevmediği işlerde de çalışmıştır. Yazarlığının doruk noktasına ulaştığında ise yaşlılıkla hesaplaşmaya ve çoktan ölümü düşünmeye başlamıştır. “Kapalı Bir Kapıdır Cehennem” adlı şiir kitabında da daha çok geçmişiyle ve ölümle bir hesaplaşma içersindedir. Ancak bu hesaplaşmayı yaşarken hiçbir zaman özünden taviz vermez, tüm doğallığıyla ve güzelliğiyle yine yaşamaya devam eder.

1930'lu yıllar Amerika'da ekonomik bunalımın yaşandığı zor yıllardır. 1970'li yıllar ise Amerika'nın en görkemli dönemidir. ‘Dünyayı istiyoruz' sloganlarının atıldığı bir ortamda savaşlar, kişisel ve toplumsal yıkımlar, amansız rekabet, yeryüzünü çılgınca saran tüketim tutkusu ve yozlaşan değerler özgürce eleştirilmiş, sonuçta kısa bir süreliğine de doğaya dönüş kaçınılmaz olmuştur. Bukowski, uzun yaşayan bir yazar olarak bu dönemleri olabildiğince gözlemlemiş. Bir şiirinde şöyle demektedir: “Çok tuhaf bir ülke Amerika Birleşik Devletleri: 1970 yılında doruğa çıktı ve ondan sonraki her yıl için üç yıl geriye gitti, şu anda 1989'da, aslında 1930'dayız.” Bukowski şiirlerinde 30'lu yılların ekonomik bunalımları sonucu oluşan açlığı, yokluğu, umudun tükenişini anlatıyor. Öte yandan gerektiğinde aç kalarak, kokuşmuş pansiyon odalarında yaşamayı göze alarak, sürekli yazmayı ve yazarak kendini var etmeyi tercih ediyor. Çünkü yazmak kendi zehrini içinde taşıyor ona göre.

Yaşlandığında Bukowski, ölümle dans ediyor. Gerektiğinde onu kandırıyor, beş lanet dakikasını geri alabilmek için. İnsanın ömründeki gecelerin sayısının sınırlı olduğunu daha iyi anlıyor ölümün odasında volta attığını ve şarabından gizlice birkaç yudum aldığını hissettiğinde. Gençliğinde zamanının çoğunu kütüphanelerde ve barlarda geçiriyor. Aldous Huxley, Knut Hamsun, Jack London, Nietzsche, Hegel, Kant ve daha bir çok yazarla halk kütüphanelerinde tanışıyor, onları okuyor. Kendi tabiriyle okuyacak bir kitabı ve bir şişe şarabı olduğunda başka şeyler düşünmüyor. Çünkü bu yazarları okuduğunda cehennem gibi geçen gecelere dayanmak daha kolay oluyor.

Bukowski'nin kütüphanelerden sonra diğer mabedi ise barlar; içmek için her zaman bir neden vardır nasılsa. Gıcık olduğu birisi karşısına çıktığında dövüşmekten çekinmez. Kadınlardan uzak durmak istese de bu pek mümkün değildir. Çünkü kadınlar onun umursamazlığına kapılıp peşinden sürüklenir.

“Kapalı Bir Kapıdır Cehennem” adlı kitabında yer alan şiirlerde, yalnız insanlardan akıl hastanelerindeki kaçıklara kadar geniş bir bakış açısı sunuyor Bukowski. Yalnız bırakılmış insanlar onun ziyaretine geldiğinde çok geçmeden başkalarının onları neden yalnız bıraktığını anlıyor. Yalnız insanlar mutsuzdur ve bu mutsuzluk yüzlerinde çirkin bir ifadeyle kendini saklayamaz bir görünüme dönüşür. Akıl hastanesindeki delilerle arasında tuhaf bir kardeşlik bağı vardır, hastanenin önünden her geçişinde hiçbir zaman onlarla bir diyaloğa girmediği halde onları gözlemler, anlamaya çalışır.

Bukowski'nin kalbinde herkesten sakladığı mavi bir kuş vardır; pır pır havalanmaya çalışsa da sadece geceleri uçmasına izin verir; herkes uyuduktan sonra. Mavi kuş kederlidir, insanı ağlatacak kadar ve Charles Bukowski sorar: “Ama ben ağlamam, ya siz?”

Kapalı Bir Kapıdır Cehennem / Şiir
Charles Bukowski

*Radikal Kitap, 12 Temmuz 2002

Başa dön

 

Diğer Kitap Tanıtım Yazıları

MaviMelek | Retorikler | Öyküler | Şiirler | Derlemeler | Gökçeyazın | Denemeler   ©2007 MaviMelek            website metrics