[Öykü]"İhtiyar Adam" | Gözde Oğuz"ÖLÜSÜ GÜZELDİR İHTİYARIN, KADININ…"Uzun uzun soluklandıktan sonra kalp atışlarının normale dönmesini bekledi bir kaç saniye. Neydi bu kadar alel acele yanıma koşmasını gerektiren merak ediyordum. "Nasılsın?" diye hal hatır bile sormadan köşeli hatlara sahip yüzünü, konuşmaya hazır olduğunu gösteren mimikleri ile buruşturarak anlatmaya başladı. O kadar hızlı konuşuyor, kelimeleri o kadar acele ile yuvarlayıp yutuyordu ki bir kaç kelime dışında hiçbir şeyi anlayamıyordum. Bir süre sonra da sivri biten çenesine dalıp gitmiştim. Ne anlattığını duymuyordum artık. Sadece yukarı-aşağı oynayan çenesi bana Haydarpaşa'dan Adapazarı'na giderken bindiğim trenin vagonlarını anımsatmıştı. Biraz daha soluklanarak daha yavaş ve anlaşılır bir ses tonuyla, "Yani kazanmışız at yarışından parayı! Sabahtan akşama kadar bir gazinoda sırf bizim masamızda göbek atıp, sırf bizi eğlendirecek dansöz bile tutabiliriz!" sevinci gözlerinden okunuyor, eli ayağı durmuyor, heyecanı esmer teninin gözeneklerinden akıyordu. Çenesine dalan gözlerimi bir türlü çekmek istemiyordum, yeni tıraş olmuş ve her zamanki gibi kesmişti sol yanağının çenesi ile birleşen kısmını. "Sevinmedin mi! Para diyorum oğlum! Kazandık diyorum! Ebleh ebleh ne bakıyorsun?!" Bazen böyle olurdu işte. Sevinmem gereken bir yerde aklıma geçmişten kesitler gelir ve ben hiçbir tepki vermeden olanlara, dalıp giderim. Sırıtan yüzünü bu cümlemden sonra aniden asmıştı. Gerçekleri hiç sevmezdi, her zaman hayal dünyası, bol paradan ve kadından bahsetmeliydim onun yanında.Yapılması gerekenler söylendiğinde ergenlik dönemine yeni girmiş bir çocuk asiliği ile küfredip bulunduğu yeri terk etmek huyu olmuştu artık. Belki de gitsin istiyordum. Sırf bunun için faturalardan bahsetmiştim belki, bilmiyorum. Cevap vermek için ağzımı açma gereği bile duymamıştım, nasılsa cümleleri biter bitmez kapıyı çarpıp çıkacağından emindim. Öyle de yaptı. İlginç bir adamdı. Hiçbir zaman gelecekten ya da geçmişten konuşmazdı. Yaşı altmışa merdiven dayamasına rağmen çevik ve ruhu küçük bir çocuk gibiydi. Hiç evlenmemişti ve hiç sevdiği bir kadının adını sayıklamamıştı. Varsa yoksa sütun bacaklar, iri göğüsler… Aşktan bahsetmek gereksizdi onun için. Keyfi yerindeydi artık. Kadınlara gidiyorduk ve içmeye. Bundan daha güzel bir şey olabilir miydi ki? Girdiğimiz bir gazinonun en ön masasına kuruldu hemen peşinden beni de sürükleyerek. Bir kaç kadehten sonra, "Sek iç sek… Karı gibi su dolduruyorsun yarısına zaten" Belli ki ihtiyar cinsiyetime takmıştı. Bir şey demedim, keyfi kaçmasın diye içimden, "Sakin… Sakin ol…" diyerek geçiştirdim. Eh artık sek içmek farz olmuştu tabii. Yanıma oturan yarı çıplak kadının elinde tuttuğu ince uzun sigaraya baktım bitirene kadar. Kadın ile ihtiyar heyecanlı bir şeyler konuşuyordu ama duymuyordum sadece kulağımı delen kahkahaları… Orospu gibi… Kadınlara zaafım yoktu. Aşık olurdum ama kadına değil sanki, aşık oluşuma olurdum. Rakı iyice başımı döndürmüş, midemi bulandırmıştı. Sigara dumanıyla dolan gazinonun yüksek sesli müziği, göbekli bıyıklı adamlarının kahkahaları ve gazinonun boyaları dökülmüş duvarları üstüme üstüme gelmeye başlamıştı. Hiçbir şey demeden masadan bir hışım ile kalkıp yalpalaya yalpalaya dışarıya attım kendimi. Arkamdan ihtiyarın, "Nereye gidiyorsun! Parayı ver bari!" diyen bağrışını duymuştum. Gazinonun solundaki parka tüm midemi boşalttım. Böyle bir şarkı yoktu biliyorum. Ama olsaydı fena olmazdı. Gerçi ilk kez bir şair yahut sanatçıya, "Bunu senden önce ben yazmalıydım!" diyerek küfretmemiş oldum… ~~~
|
