Salyaları akardı
Osman'ın
durmadan çağlayan
bir nehirdi gözümde
içinin hezeyanı
sığmazdı yatağına
taşardı
köpük köpük
dağılırdı yüzüne
bereket yağmurları
düşerdi
toprağa
kutsal su
coşardı
yağardı yeryüzüne
gazoz içerdi
Osman
şişeden
yollarda
kapaklı
hediyeli
gazoz
ben biriktirir
oynardım
tebeşirli
sokaklarda
İzmirliydi
mavi giyerdi
saçları sıfır numara
çırpardı ellerini
görünce beni
"Osmaaaan ablan geldi"
ne ablası diyecek olur
susardım
sürgündeydik
ikimiz de
içimizden
kervanlar geçerdi
dinlerdik birlikte
ayak seslerini
gidenlerin
parasızdı
kimsesizdi
yoktu ziyaretçisi
gurbetlerimiz
karışırdı
birbirine
ağlardı
göçlerimiz
Osman'ın
Bakışları
kanar
gülerdi
gözleri
sigara içmezdi
Osman
ağzına sürmezdi
içkiyi
kadın kız
aşk meşk
sevişme nedir
bilmezdi
yalnızlığını yudumlardı
tek başınalığıyla hür
sevgisizligiyle mağrur
olmayanını sunardı
Osman
dünyaya
ellerini tutardım
konuşma derdim
istemiyorsan
ama durmazdı elleri
anlatırdı
çocuk heyecanını
yüreğinin
bir de
pazar kurulurdu
meydan yerine
kavun karpuz şeftali
kızlara entari
ikizlere takke
tek mekânı
bu pazardı
renkler geçerdi
önümüzden
zaman gevşer
sıvılaşır
akardı salyalarında
Osman'ın
huzur bulurdum
yanında
geçmişim
geleceğim
kalmazdı
bırakırdım kendimi
ânın boşluğuna
bir göz kırpışında
Osman'ın
yaşardım.
uzaktan tanırdınız Osman'ı
anlardınız
hiç görmemiş olsanız bile
hayatınızda
hatırlardınız…
Sayı: 34, Yayın tarihi: 27/01/2009
Başa dön
|