[Deneme]"Şiirin Ölümsüz Kadınları - I" | Erdoğan Alkan*"DİNLE ve YÜREĞİN TİTREMEDEN OKU BUNLARI"Baudelaire'in şiirinde kadın / Konuşuyor bazen, diyor ki: "Ben güzelim, / Güzelliğim aşkına hep Güzeli sevin / Esin Perisiyim ben, koruyucu, Meryem'im." Ronsard gibi büyük bir şaire de henüz yazınımız kapalı. Yapılan çevirilerin sayısı onu bulmaz. Orhan Veli, Hélène için yazılan sonelerden birini hem çevirdi; hem de bu şiire gönderim yapan bir şiir yazdı. Göl Şiiri ve Bayan JulieYirmi altı yaşındaki Lamartine ruhsal bunalımlar içinde, sinir hastasıdır. 1816 güzünde tedavi için Aix-les-Bains kaplıcalarına gider ve orada, göğüs hastalığına yakalanmış Julie Charles adlı evli genç bir kadınla tanışır. Bourget Gölü kıyılarındaki gezintilerden derin bir platonik aşk doğar. 1817 kışında Paris'te buluşurlar ve yaz ayında yeniden Aix-les-Bains'de, Bourget Gölü kıyısında birlikte olmayı kararlaştırırlar. Günleri iple çeker genç âşık. Ve beklenen o tatlı zaman gelir. Aix'de, Bourget Gölü'nün kıyısında. Bir yandan gözleri yolları kollarken bir yandan da bu göl kıyısında bir yıl önceki tatlı saatleri anımsar:"Ey göl, henüz aradan bir sene geçti ancak, / Seyrine doymadığı o canım su yanında / Bir gün onu üstünde gördüğün şu taşa bak / Oturdum tek başıma! // Altında bu kayanın yine böyle inlerdin / Yine böyle çarpardı dalgaların bu yara, / Ve böyle serpilirdi rüzgârla köpüklerin / O güzel ayaklara." Dakikalar dakikaları, saatler saatleri izler. Gece yarısına dek, gözleri yollarda boşuna bekler Lamartine. Julie'nin onu unuttuğunu, verdiği sözden döndüğünü sanır. Sevdalı yüreğine kargışlar yağdırır. Oysa Julie, güzel Julie, Paris yakınlarındaki kır evinde can çekişip son saatlerini yaşıyordur. Julie dünyamızdan göçer, ama Lamartine'in büyük hüznüyle, Yaşar Nabi Nayır'ın dilimize çok güzel çevirdiği Göl şiiriyle ölümsüzler arasına katılır. Nerval'in İlk ve Son Aşkı: Tombul Güzel, Jenny ColonNerval, düşler içinde yaşayan, düş gezgini bir şair. Bir tek kadını sevdi: Tiyatro oyuncusu Jenny Colon. Jenny ölünce onun dünyası da karardı, ve bir kış günü, sabaha karşı kendini bir sokak lambasının direğine asarak canına kıydı. Başta Fantazya olmak üzere şiirlerinin çoğunda, Sylvie adlı öyküsünde, bir tür poème en prose diyebileceğimiz Rüya ve Yaşam (Le Rêve et la Vie) adlı öyküsünde Jenny Colon ile, değişik adlarda, sık sık karşılaşırız. Beyaz tenli, akça pakça, ablak yüzlü, tombul, anaç bir kadın. Ahım şahım bir oyuncu da değil. Bir müzikçiyle evlenir, birkaç çocuk doğurur ve Nerval'in tanrıçalar katına yükselttiği sarışın Jenny genç denecek yaşlarda Paris'te ölür. Jenny ölse de Nerval'in aşkı sürer gider. Kimi araştırmacılara göre bu sevgi hep platonik düzeyde kaldı; Nerval, Jenny Colon'un kişiliğinde, doğumundan çok kısa bir süre önce ölen, yüzünü bile bilmediği annesini buluyordu.Rastlantı daha sonraları, karşısına Marie Playel adlı esmer güzeli bir piyanisti de çıkardı. Dal gibi, ince bir kadın. Siyah, uzun kaşları boydan boya uzanıyor alnında. Yay kaşlarının altında, kıyıları loş, hülyalı iri ve siyah gözler. Kusursuz bir burun, küçük bir ağız, usul gülücü, tatlı kıvrımlar, ince dudaklar. Nerval'in yapıtlarına zaman zaman Marie Playel de girdi ama hiçbir zaman Jenny Colon'un yerini tutamadı. Fantazya şiirinde Jenny Colon'la, ölümden sonra, gelecek zamanlarda değil, geçmiş zamanda buluşur: Baudelaire'in Kötülük ÇiçekleriKaranlıklar Prensi Baudelaire ilk bakışta seviye ve aşka karşı acımasız gibidir. Genç şairlere şu öğüdü veriyor: "Yazıncılara, özgür ve mağrur ruhlara, yedinci gün dinlenmek gereksiniminde olan yorgun ruhlara ancak iki tür kadın önerebilirim: Yosmalar ya da aptallar; sevişme ya da çorba. Nedenini açıklamaya gerek var mı kardeşlerim?"Günceler'inde de şu notlarla karşılaşıyoruz: "Aşk işkenceye ya da ameliyata çok benzer (…) Ya erkek, ya da kadın, ikisinden birincisi ameliyatçı ya da cellat, ikincisi hasta ya da kurbandır. (…) Ben şunu söylüyorum; aşkın tek ve yüce zevki onun kötülük yapma, acı çektirme gerçeğinde yatar. Ve erkek de, kadın da, her cinsel arzunun kötülükte bulunduğunu daha doğuştan bilir." Dürüst Oyunlar ve Romanlar adlı yazısında da benzer sözler söylüyor: "Şairlerin sevgilileri mi? Çoğunun eteği bokludur. Önüne bir çorba koyuyor ve paranı bir başkasına yedirmiyorsa buna da şükret." Bunları yazan Baudelaire aslında sevdiği kadınlara karşı hep saygılı oldu. Yüreğinde yalnızca iki kadın yaşadı, şiirlerinde yalnızca iki kadın yer aldı: Annesi ile metresi tiyatro oyuncusu Jeanne Duval. Madame Sabatier gibi araya girenler de oldu ama onlar Baudelaire'in yaşamında köklü bir iz bırakmadılar. Şair, Jeanne Duval'le 1842 Mart ayında, yirmi bir yaşında iken tanışır. Baudelaire'in arkadaşı Théodore de Banville, Jeanne Duval'i şöyle betimler: "Saçları maviye çalan parlak bir siyahlıkta, gözleri iri ve kara, dudakları etli ve dişi. Baudelaire'in şiirlerinde betimlediğine göre de göğüsleri dik ve solgun." Zamanın ünlü fotoğrafçısı Nadar da şunları söyler onun hakkında: "Güzel, çekici, zarif bir kadın. Kendi yağıyla kavrulan biri. Lokantada yediği yemeğin parasını kimseye ödetmeyecek kadar gururlu, onurlu." Kimilerine göre ise çirkin, aptal, savurgan, açgözlü, sadakatsiz. Gerçek yeri Baudelaire'in yatağından çok kaldırımlar olmalı. Ona ateş püskürenlerden biri de Baudelaire'in annesi, "oğlumu yiyip bitirdi" diyor. Ya Baudelaire? O ne düşünüyor Jeanne Duval için? Apollonie Sabatier, Platonik AşkBayan Apollonie Sabatier, Baudelaire'le aynı yaşta, otuzunda güzel bir kadın. Yüksek sosyeteden. Geniş yüzü ve geniş alnıyla Fransızdan çok bir İtalyana benziyor. Sağlıklı, düzgün bir teni var. Çok neşeli. Ancak, edasında, havasında dişilikten çok bir mermer güzelliği yansıyor. Şair "Pek Neşeli Kadına" şiirinin hemen girişinde onu şöyle betimler:"Güzel bir manzara gibi güzel / Başın, edan, her halin, davranışın / Yüzünde oynayıp duran gülüşün / Sanki parlak gökteki serin bir yol." Bayan Sabatier bir bankerin oğlunun metresi. Montmartre'daki görkemli evinin salonu çağın sanatçılarının, yazarların, ressamların, şairlerin uğrak yeri. Şairimiz sanki bir çocuk; imzasız aşk şiirleri, imzasız aşk mektupları gönderiyor Bayan Sabatier'ye. Kötülük Çiçekleri'ndeki onu aşkın şiirin esin kaynağı. Salondaki toplantılarda konuşuyor, sohbet ediyor kadınla, hayran, ama açıklayamıyor aşkını. Balkon şiirinde Baudelaire annesine olan büyük sevgisini dile getirir. Bir şiiri çeviren kimsenin, hem şiirin sahibi şairin yaşam öyküsünü, hem de çevirdiği şiirin öyküsünü, yazıldığı ortamı bilmesi gerekir. Cahit Sıtkı Tarancı Balkon'u bir aşk şiiri sanarak çok yanlış çevirdi. Cevat Çapan da Balkon 'u Aşk Şiirleri Antolojisi'ne alarak bu yanlışlığı perçinledi. (1) Isınsın diye yaşlı Davut Peygamberin koynuna bir genç kız koyuyorlardı. * Varlık, Sayı 1062, Mart 1996 Sayı: 26, Yayın tarihi: 28/05/2008 |

