yarasını alkolle temizleyen düş zamansız bastırır
herkes sokağında söylüyor şarkısını
gözlerimi açtım
zaman yapışıyor uykularıma
sözünde durmuyor aklıma sızan unutkanlık
ben senin ellerinde doğdum
göğsümün derisinden tuttum
yas aşka taşınıyor
bir daha girmeyeceğim devrimin damarlarına
kan ve sokak değilsem
bir daha dolaşmayacağım barudi sesimle
ve çığlıklarla ölüm tekrarlamayacak korkuyu
üzümün acısını tattım içerken
sütün yalnızlığını
kanı sabahtan fark etmiştim
kibirliydik
akşam olmamış ve öpüşmemiştik
suçunda adım yazılıydı yıllar önce
yüzünü batmış bir gemi gibi taşıyordun odalarda
dedim ya yıllar önceydi
dilinden rüzgâr geçiyordu
şimdi kalırsan çocukluğuma döneceğim
hemen değil şimdi bir sır daha vereceğim yollara
uyuştukça ışıkları söndüreceğim saklanan sonuçlar için
eridikçe bir çekirdeğin içinde
kılık değiştiren bir varis cesaret eder
kuyruklu yıldızlara
söz nasıl da geçiyor aklımızdan
sanki hiç koku bırakmıyor mezarlar
şüphe sevdirmiyor gerçeği
önce onu yık içimde
kaçak bir dokunuşla soğur haziran
susarım bana ait değilse yaşadığım yer
ve kısa sürecekse ödünç verdiğim gülüş
hayır beni ölüme alıştırma
çamurun sakladığı sır ayakta
bir an düşün
çöplüğün içindeki riski
her gidiş gelişlere benzemiyor
ve her geliş gitmeler kadar görkemli değil
sanki saatlerden birine borcun var
sanki alacağın var dakikaların birinden
bahçesiz evleri soymaya çıktın sanki
bir zulmü uyanacağın bir saatten çıkardın
hâlâ durgun mu içindeki beyaz
ölüm kaçak bir yalnızlık taşır ellerimde
gözcülük ederim gecelere
günleri büyüt
yaralı değiliz susmalara
çünkü gün gördük, diye başlar son
kusursuz söylentilerle dinlenir aşk dillenir
her soluğun demirlenir yine bir hüzne
şans eseri nedenlerden arzulanır giz
ve ölüm sevişirken lüks taşır koynunda
olur ya
olmaz demeleri kendine benzetir...
kim kanattı yüzündeki gülüşü
sokaklar kadar yakınım kanamalara
razı olma çünkülere; o sensin
her uzaklık içinde bir sır saklar
keskin ve paslı yakınlıklara
anların tarih olduğu günahların yaşındayız
ellerin ellerimdeki koku kadar suskun
açmayı dene öpülecek yumruğunu
aç; siyah ve kırmızı bir tur at yüreğinde
ateş küle borçlu yemin et yalanlarına
seni seviyorum-larına, et sevdiğin kadar
sözcüklerin sefilse, yemin et
herkes senin kadar yaşlı
hayatı göğsüne yaz
iltihap kapsın tahmin edemediğin hayat
cılız acılardan geç, her şey yandı
yani her şey yağmurdu belki; sensek eğer
sabahın abartılı sesi
sürüklüyor yine bir hileye
masalar kırık
aşkı suçluyorum
savaşı kaybeden savaş kazanır
bu bir korku, eskiciler borç taşımaz
ve sahip olmazlar hiçbir zevke
hiçbir aşk ilgilenmez aşkla
seni istedim
seni bir kez daha istedim
üstelik yaralı hayvan yanımla