|
Ankara'da mevsim; ya aşktır ya ihtilal
ikisini de fast-food sanar hiyerarşi.
sevdiğin her isim bir duvar,
her duvarda orak adamlar var
dağılır tespih: çekiç, örs, üzengi…
duyamıyorum, ağır geliyor bu ses!
aşk yankısı izmarit rengi.
ter sarf eden her kadın yaz
her adam kış üşüyen atlas,
her ayrılık bir cemre düşmesi…
Ankara'da su da susar
aklına düşünce kuyuları açarlar,
bak bu da liberal demokrasi!
yağmur yağar, zam sıçratır bürokrasi
ruhun ıslanır, zamk olur Ankara…
ikisi de tam isabet eder
ikisinden de -ilk sen- kaçmaya çalışsan da.
kalabalıkların bir yalnızlık tarikatı kurması,
kusması her köşe başında adaletin,
sonra sarhoş bir pavyon masonunun kurduğu cinsel iktidar…
evet! Ankara'da yollar da, kaldırımlar da dar.
insan sahafıdır Ankaralı her cadde
çünkü
herkes en az bir kere kullanılmıştır.
usul usul benzersin onlara sen de,
aklın bir uçurum kenarına dönüşürken
son raddede…
ruju Anglosakson bir orospu,
alafranga ergenlerin solculuğu ve sağcılığı
arabeske biat edenlerin, kültür tahrikâtı ve
çıkabilmesi istediği kata, popüler kültür asansörüne binenlerin.
kalabalığın giderek büyümesi;
büyüyerek, kalabalığın birbirinden nefret etmesi…
evet! Ankara, bir küfür mesaisi.
aşk her şeye makyaj
çarpık kentleşse de mazi,
bir nazi subayı sanki Ankara'da
her anahtar kilidi
aç, kapa,
sayfayı çevir!
ve
Ankara'da aşık olabilme ihtimaliniz, ihtilalsiz!
parası olmayan bir sevgilinin
bakmaya korktuğu etiketidir elbisenin.
bu yüzden sürekli
mesafe var arasında iki nefesin…
~~~
Sayı: 36, Yayın tarihi: 03/04/2009
Başa dön
|