[Gökçeyazın]"Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek" | Rengin Arslan*"ÖLÜM ANKSİYETESİ ve EDEBİYAT"Irvin Yalom'un Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek kitabı için masa başında oturduğum şu gün İlhan Berk ölüme kucak açtı. Uzun ömründe, beyninin kıvrımlarından geçip kaleminin ucuna damlayan binlerce ses, Yalom'un 'dalgalanma' diye adlandırdığı, nesillere ulaşma işini gerçekleştirmek için artık İlhan Berk'siz devam edecek yola. Acının getirileriİngiliz yazar Charles Dickens'ın Bir Noel Şarkısı romanındaki "açgözlü, yalnız, kötü ruhlu, yaşlı" Ebenezer Scrooge ise, Yalom'un ölüm karşısındaki uyanma deneyimine örnek oluşturan roman kahramanlarından. 'Gelecek Noel'in Hayaleti', Scrooge'u ziyarete gelir ve ona geleceğini, ölümünü, insanların onun ölümünü hafife aldığını gösterir. Bundan sonra Scrooge bambaşka merhametli, iyiliksever- bir kişiye dönüşür. Ölümü sonrası olacakları görmek, insanların onun ölümünü hafifsemesi, Dickens'ın karakterini 'uyandırır' ve hayatını anlamlı kılmaya çabalamasını sağlar.Yalom'un bakışının sağlam temellerinden biri Amerikan tarzı 'yükseliş' modeline karşı muhalif tutumu. Hayatının 'yukarı yönlü' çizgisinden, eşinden boşanarak sapacağını düşünen bir kişinin durumuna karşı Yalom'un aldığı tutum bu eleştirisini açıklıyor: "Hep geliştiğimiz, ilerlediğimiz, yukarı doğru çıktığımız yanılgısı sık karşılaşılan bir şeydir. Batı medeniyetinin aydınlanma çağından beri var olan ilerleme fikri ve Amerikan tarzı yukarıya doğru hareket zorunluluğu bu yanılgıyı pekiştirmektedir." Bütün bu ilerleyişin sonu olan ölüm de aynı şekilde korkutur çağdaş insanı. Terapilerinin yönünü ise şu cümlelerde açıklıyor Yalom: "… Varoluşçu terapinin asıl duruşu acımızın, diğer umutsuzluk kaynaklarına ek olarak aynı zamanda insanın koşullarıyla varoluşun 'getirileri'- kaçınılmaz şekilde yüzleşmemizden kaynaklandığını ileri sürer." Yalom'un ölüm korkusuna karşı temel dayanaklarından belki en önemlisi Epikouros. Filozof şöyle der: "Algılamamızın bile mümkün olmadığı ölümden neden korkalım ki?" Ya da Woody Allen'ın tebessüm ettiren ifadesiyle: "Ben ölümden korkmuyorum, yalnızca öldüğümde orada olmak istemiyorum." Aynı Pascal'ın 17. yüzyılda ifade ettiği gibi, birçok kişi hâlâ "sınırsız uzayın ebedi sessizliği"yle dehşete düşüyor. Yalom'un ölümle ilişkili yaşadığımız anksiyeteye önerdiği çözüm basit: Sağlam insan ilişkileri ve başkalarının hayatına dokunmak, onları değiştirecek bir hayat yaşamak. Kendisinin yaptığı gibi. Yalom insanlarla kurduğu ilişkiler sonucu onların hayatına olumlu bir etki yapmayı kısaca dalgalanma olarak ifade ediyor. Tıpkı bir göle bir damlanın düşmesi veya bir sandaldan küreğin hafif dokunuşlarının gölde yarattığı etki gibi. Yalom da bu kitabı yazma sebebini ve yetmiş beş yaşında hâlâ emekli olmayı düşünmemesini dalgalanma durumunun insanın ölüme karşı ayak diremesi olarak görmesiyle açıklıyor. Ölüm anksiyetesiyle mücadele etmek için, çağımızın 'yalnız, bireyci' ve çoğunlukla 'bencil' yaşam tarzına karşı paylaşımcı, sıcak ve içten ilişkilerin kurulduğu bir düzlemde yaşamayı öneriyor: "Yalnızlık sadece yalnızlıkta vardır, paylaşıldıktan sonra kaybolur." Yalom'un bu kitabını okurken yine zihnimin kapısını çalan bir şair vardı. Ama bu kez dizeleriyle değil. Attilâ İlhan, onunla yaptığım bir söyleşide, Doğu'nun ölüm korkusunu yendiğini anlatmıştı. Bu belki başlı başına başka bir incelemenin konusu ama burada onun sözlerini aktarmazsam yazı eksik kalacak. "Çok tuhaf bir şey söyleyeceğim ama gerçek: Doğu ölüm kavramını halletmiştir. Batı bunu halledememiştir (…) Doğu 3 bin yıldan beri dünyanın hakikatinin ölüm olduğunu bilir. Dünyada başka hakikat yoktur: Ölürsün!" Bu gerçekle yüzleşmenin tek yolu belki de güneşe bakmak. Cesaret istediği mutlak. İç dünyamızın kapılarını zorlamamız gerektiği de. Ancak Yalom'un dediği gibi: "Hayat ne kadar yaşanmamışsa ölümden o kadar korkarız." Yine en başa dönmek gerek şimdi. İlhan Berk 90. doğum gününe üç ay kala erken ölümüyle, arkasında ses'lerini bırakarak gitti. Ve ben bu yazıyı yazmaya başlamadan hemen önce, Eskişehirli şair Rahmi Emeç bir e-posta gönderdi: "Bir harf'e ses olsam, İlhan Berk'e gitsem" İlhan Berk, "dalgalandı".
|

