"ÖNEMSİZ BİR FİGÜRANDIM"
"Hiçbir şeyin hiçbir şeyliği gibi bir şeydim
Hiç kimsenin tutmadığı oyunlara giderdim
Bir kedi ayaklarıma sürtünerekten geçerdi – ki benim yaşamımda
Her zaman bir kedi bulunur, onu ben
Bir imza gibi yazılarıma koyarım"
Edip Cansever
Sanırım aradan iki hafta kadar geçti. Çok kötü bir şey olmuştu. Bilmiyorum, size belki o kadar kötü gelmeyebilir ama benim için bir felâketti: Kedimi kaybettim. Kucağımdaydı, odamda oturuyordum, bilgisayarın başında biraz vakit geçiriyordum. O sırada kucağımdan indi. Açık duran kapıdan çıkıp gitti. Gidiş o gidiş. Hayırsız, giderken nereye gideceğini de söylemedi. Saatlerce evin içinde onu arayıp durdum. Salonda, koltukların, kanepelerin etrafında, pencerenin önünde, perdelerin altında, vitrinin arkasında. Yoktu. Mutfağa baktım. Masanın etrafına, buzdolabının arkasına, olmadı dolapların içine kadar… Yoktu. Koridorda yürüdüm, göremedim. Odalara baktım tek tek. Odalarda eşyalar, eşyaların üzerinde yine eşyalar…
Tanrım bir ara eşyalar içinde kayboluyor gibi oldum. Kedimin girebileceği tüm boşluklara baktım. Bulamadıkça içimde korkunç bir boşluk çığ gibi büyüdü. Evde bununla birlikte büyüdükçe büyüdü. Ben ise giderek küçüldüm. Kayboldum.
Sonunda aramaktan vazgeçip, koltuğuma oturarak beklemeye başladım. Hiçbir şey yapmadan bekledim bekledim… Saniyeler, dakikalar, saatler geçti üzerimden. Ama o gelmedi.
Başka hiçbir şey düşünemez olmuştum. Nereye giderdi ki… Niçin geri dönmüyordu bana? Hiç mi sevmemişti beni? Yalnızlıktan ve mutsuzluktan sarhoş olmuştum. Ne bir şey yiyebiliyor ne bilgisayarımı açıyor, ne elime bir kitap alıyor, ne de hiçbir şey işte… Kapı kaç defa çaldı açmadım. Telefon kaç defa çaldı bakmadım. Sokaktan insan ve araç sesleri geldi aldırmadım. Yaptığım tek iş oturduğum yerde kedimi beklemekti. Beklerken de gözüme masadaki bazı kitaplar takılıyordu: Kişisel gelişim kitapları... Oysa gelişmek falan istemiyordum ben. Bilakis gerilemek istiyordum, çocukluğumda bir saklambaç oyununa dönmek istiyordum. Hem gelişmek de ne demek hiç anlamıyordum. Bunları okudukça gelişecek miydim yani. Vazgeçmiştim her şeyden. Kedimi bekliyordum ben. Onların olsundu tüm güzel şeyler. Ben başarısız ve yalnız olup kendi hayal dünyamda zavallı hayatımı yaşamak istiyordum. Sonra romanlar takılıyordu gözüme… Ne güzel tasvirler, ne güzel ruh tahlilleri, ne güzel insanlar, ne güzel gerçek olmayıp da olması mümkün hayatlar… İnsanın bir şey yapmasına gerek yok, sadece oturup okumalı, kahramanla beraber yaşıyormuş hissine kapılmalı. Şiir kitapları: Bir araya gelmiş kelimelerin inanılmaz büyüsü… Şöyle ki, bir takım değişiklikler yaptıktan sonra: "Ben ki bir kediyi beklemekle geçirdim tüm hayatımı/ Bir kediyi ve kedinin bütün inceliklerini" Ya da " Mesela bir kedinin kuyruğuna, bir çay kaşığının çayın içindeki kırılmasına / Saatlerce baktığım olurdu, bir mağaza vitrinindeki cansız mankenin / Hiç kıpırdaman ayakta duruşuna / Bir çocuğun tebeşirle tahtaya yazılar yazmasına, ne bileyim / Kapalı bir cep telefonuna günlerce baktığım olurdu."
Öyle ki bir şiiri defalarca kere okuduğum oluyordu. Aynı şiiri okumak bir saplantıya dönüşüyordu |