[Sinema-Müzik]"Edebiyatın Müziği (Konulu Albümler)" | Emre Karacaoğlu - Hikmet Temel Akarsu
Sanat türleri arasında sürekli bir etkileşim vardır. Kimi disiplinler arasında bu öne çıkar. Sinema ile edebiyat arasında olduğu gibi. Sinemada edebiyat uyarlamaları her zaman derin etki yaratmıştır. Aslında edebiyatın etkilemediği sanat dalı yok gibidir. Bunlar arasında en önemlilerinden biri müzik olsa da bu konu bugüne dek derinlemesine incelenmemiş, eleştirmenler tarafından hep ihmal edilmiştir. Edebiyat ve sinemayla birlikte "süre" olayını baştan yaratıp, "uzayı", zaman içinde yeniden oluşturan müzik hep çok özgün bir yere sahip olmuştur. Müzik, hiçbir sanat dalının doğrudan hitap etmediği bir duyuyu kullanır: işitme. Bunun yanı sıra müzik, "hammadde" olarak edebiyatı kullanır. Müziğin bir edebi yönü de bulunmaktadır: şarkı sözleri, lirikler... Kimi müzisyenler ve dinleyiciler için çok önemli olmasa da şarkı sözleri çok büyük bir etkiye sahiptir. Kuşkusuz iyi kullanıldıkları zaman... İşte bu noktada, tarihin bir anında, kimi sanatkarlar en mükemmel bağlantıları kurup, şarkı sözlerinden hikayeler anlatmaya başlamış; bestelerine söz yazarken, şarkılar arasında bağlantı kurmuşlar. Bir fikir etrafında dönen bu tip albümlere İngilizce'de "concept album" yani "konulu albüm" deniyor. "Concept albümler"e genelde rock/metal tarzında rastlanır. Operalar, müzikaller ve Californialı piyanist Carla Bley'in, "Cecil Clarke" adlı bir karakterin otelinde gelişen olayların anlatıldığı 71 yılı albümü "Escalator Over The Hill" albümü hariç. Bu noktada, tartışmaya çok açık, önemli bir husus vardır: tematik bir albümle concept albümlerini birbirinden ayırmamız gerekir. Concept, yani konulu tabirinde, bir ana fikirden ve / veya hikayeden bahsedilirken, tematik bir albümde, sadece ortak bir duygu / tema / olay üzerinde hareket eden, birbirinden bağımsız şarkılardan bahsedilir. En ünlü concept albümlerden bahse girmeden önce, kaydedilmesi gereken bir husus da şudur: "rock operası (rock müzikali)" olayı. Rock operası, eski tarz müziklerin yerine rock 'n' roll'un geçtiği bir tür operadır diye tanımlanabilir. Concept albümden farkı çok net olmasa da rock operasında genellikle müzisiyen gruptan önce "show business" ön plandadır. Disney'le tanınmış, ünlü şarkı sözü yazarı Tim Rice ve şövalye ünvanlı İngiliz bestekar Andrew Lloyd Webber'un "Jesus Christ Superstar"ı, "Godspell" müzikalinin yanında Pink Floyd'un "The Wall"u, David Bowie'nin "The Rise And Fall Of Ziggy Stardust And The Spiders From Mars"ı, The Who'nun "Tommy" ve "Quadrophenia" albümleri ayrıca rock operaları olarak kabul edilebilir. Film "soundtrack"lerinin (mesela "The Lion King") concept albümü olarak kabul edilmesi de tartışmaya açıktır. Konsept Albümler: (Konulu Albümler)
"S.F.Sorrow"dan itibaren, günümüze kadar gelen concept albümlere bakınca, en çok malzeme oluşturan olgu belirginleşiyor: edebiyat. Sonuçta her sanatçı, elbet, öyle veya böyle yazından etkilenir. Müzik alanında da şarkı/albüm/grup ismi olsun (Mikael Akerfeldt, grubunun ismini, Wilbur Smith'in romanlarındaki "Ay Şehri" olan Opet'ten alması gibi), şarkı sözü olsun (Jim Morrison'ın William Blake'den aldığı "Some are born to sweet delight, some are born to the endless night…" sözleri gibi), ya da sadece albüm kitapçığının her hangi bir yerinde bir alıntı için olsun (Cradle Of Filth'in ve Arcturus'un albümlerinde Marquis De Sade veya Friedrich Nietzsche'ye rastlanması gibi), müzisyenler pek çok kez edebiyata başvururlar. Sonuçta bir çok müzisyenin bütün bir albümlük bestelerini bir edebi esere dayandırması oldukça doğal oluyor.
Örneğin, Amorphis bütün "Tales From The Thousand Lakes", "Elegy", "Tuonela" albümlerini ülkeleri Finlandiya'nın en büyük epik eserleri olan "Kalevala" ve "Kanteletar"ın üzerine oturtur. Binlerce yıllık, yaklaşık olarak 700'er şiirden oluşan bu eserlerde, Finlilerin felsefeleri, dini inanışları, gelenekleri ve hatta günlük mutluluklarını, acılarını bulabiliriz.
Besteci ve söz yazarı Dani Filth'in edebiyat fakültesi mezunu olduğundan olmalı, Cradle Of Filth'in sözleri de her zaman olağanüstü olmuştur. Dani'nin ve grubun Amerikalı fantastik korku yazarı H. P. Lovecraft hayranlığı, onları "Midian" adında, içinde "Lord Abortion" gibi nefis şarkıların olduğu bir albüm yapmaya kadar getirdi 2000 yılında.
Kendilerini sadece 1980 çıkışlı "Levitation" adlı stüdyo albümleriyle tanıdığımız, space rock adı verilen, psychedelic tarzın yaratıcıları olan Güney Londralı grup Hawkwind de edebiyat temelli bir albüme sahip: "The Chronicle Of The Black Sword". Albüm, grubun yakın dostu olan bir İngiliz bilim kurgu / fantezi yazarı Michael Moorcock'un "Melnibone'lu Elric Cornelius"u anlattığı, yazarı meşhur eden romanları hakkındadır. Kozmik orkestral tınılardan, acid rock progresifliğine ve hatta kimi zaman kozmik dans parçalarına uzanan geniş bir yelpazede müzik yapan bu 30 senelik grup ilgiye değerdir. Söz konusu eser Elric Destanı ülkemizde Altıkırkbeş tarafından yayınlandı. (Seri hakkında Radikal Kitap'ta Hikmet Temel Akarsu imzalı bir yazı o tarihlerde çıktı.)
(Sir Thomas Malory'nin "Kral Arthur'un Ölümü" adlı epik şaheseri ülkemizde Sel yayıncılık tarafından kitaplaştırıldı ve eser hakkında Radikal Kitap'ta Hikmet Temel Akarsu imzalı bir yazı çıktı. George Orwell'in eşsiz şaheseri "1984" ise Can Yayınlarından çıktı ve 20. yüzyılın en önemli edebi yapıtları arasında adı geçer.)
The Who'lu Pete Townshend de concept albümlere oldukça düşkündür. Bu, The Who'ylayken yaptıkları "Tommy" albümünün başarısını geçme çabası gibi görülse de Townshend oldukça başarılı albümler çıkarmıştır. Townshend'in, İngiliz şair Ted Hughes'ün "The Iron Man"ine yazdığı müzikalle öne çıkar.
Power-metal grubu olan Kamelot'un albümü "Epica" da Alman şair ve yazar Goethe'nin "Faust"u hakkındadır. Edgar Allan Poe'nun "All that you see or seem is but a dream without a dream / Gördüğün veya göründüğün her şey, sadece rüyasız bir rüyadır" sözüyle başlayan albümde Faust'taki hikaye aynen anlatılmasa da Mephistopheles ve Faust arasındaki çekişme üzerinedir albüm. Aşağıdaki "Descent Of The Archangel" şarkısından alıntıda Şeytan Mephistopheles, Faust'u yoldan çıkarmaya çalışır: "Speak my friend / "Konuş, dostum
"My spirit begins to rise / "Ruhum cennetvari gökyüzüne Efsane - Fantezi - Bilim-kurgu:
"If blood is what thou craves, foul fiend / "Eğer tutkuyla istediğin kansa, kötü ruh Etkileyici klavyelerle bezenmiş, albümün atmosferik son bölümünde de Lady Bathory'nin sonu ve kaderi anlatılır. Öykü anlatımı dışında albüm vasat bulunsa da kaydedilmeye değerdir. Hikayenin aslı ise doğal olarak biraz farklıdır. 1560 yılında, Transilvanya'da doğan Elizabeth, dört-beş yaşlarındayken çok ciddi nöbetler geçirir: nörolojik bir rahatsızlık veya sara hastalığından kaynakladığı düşünülebilecek bu nöbetlerin, ileriki yaşlarda yapacaklarının üzerinde etkisi olduğuna inanılır. 1575 yılında, 15 yaşındayken, Kont Ferenc'le evlenen Elizabeth, Kont'un savaş tutkunluğu yüzünden zamanının çoğunu kalede yalnız başına geçiriyordu. Bir süre sonra, erkek yardımıcı Thorko, onu kara büyü konusuna çekti. Kısa bir süre için Kontes, "karanlık kişilikli bir yabancı" ile kaleden bir süre uzaklaşır. Savaştan dönen eşi, karısını dönünce affeder. Ancak, bu noktada artık Elizabeth kayışı koparır: yavaştan kimi hizmetkarlarına işkence yapmaya başlar. 40 yaşına kadar, Kontes'in üç tane çocuğu olur. Ancak, iyi ve ilgili bir anne olan Elizabeth, 51 yaşında kocası da ölünce, işleri çığırından çıkarır. Hayatının o karanlık dönemi resmen başlar…
2000'li yılların ilerleyen dönemlerinde konulu albümlerin epik, power, metal albümlerinin dışına doğru alanını gittikçe büyüttüğünü görürüz. Bu dönemde yapılan pek çok temalı albümde varoluş, felsefe, hayatın anlamı, çekilen acılar, savaşlar, gözyaşları ve yoksunluklar anlatılırken dikkati çeken edebi orijinli yapıtların başında Edgar Allan Poe'nin şiir ve kısa öykülerini temel alan 2003 tarihli Lou Reed albümü The Raven gelir. Benzer şekilde, Mastodon'un 2004 tarihli Leviathan albümü de Herman Melville'in Moby Dick adlı ünlü başyapıtını konu edinmektedir. Sepultura'nın 2006 tarihli Dante XXI. adlı albümü ise Dante'nin İlahi Komedi'sinde yer alan Cennet ve Cehennem'e dair lirikler içerir. Yine 2006 çıkışlı Cursive'e ait Happy Hallow adlı albümde Amerika'nın orta batısındaki bir kasabada yaşayan karakterlerin öyküleri anlatılırken Oz Büyücüsü referans alınır. (Kaynak: "http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_concept_albums") Tüm bu bilgiler ilave örnekle zenginleştirebilebilir. O vakit ortaya, apayrı, yepyeni bir "konsept" çıkar: Günümüzde, yeterince derin bir sanatçı için en önemli esin kaynağı edebiyattır . O yüzden, günümüz müzisyeni, tıpkı günümüz siyasetçisi, sinemacısı, gazetecisi, entelektüeli, mimarı gibi edebiyattan yararlanarak sanatını yüceltmekte, kutsamakta, geliştirmektedir. Peki bu bilgiler eşliğinde şu soruyu kendimize yöneltebilir miyiz; bizim sanatçımız, sinemacımız, müzisyenimiz, ressamımız bu yetiye ne düzeyde sahip? Ne kadar derin? Bir tane konsept albümümüz var mı? Ya da soruyu ters çevirip çuvaldızı yazarlarımıza batıralım: şıpınişi kitaplar yazıyoruz ama bir tane müzisyeni ruhen tutsak alacak ve "konsept" albüm yapmaya esin verecek eser yaratabildik mi? Yukarıda sıraladığımız albümleri dinlemiş, o albümlere esin kaynağı olmuş eserleri okumuş kaç tane yazarımız, eleştirmenimiz var? Kaynaklar:Ay Şehri – Wilbur Smith İstanbul, 2003 - 2006 Not: Bu denemeden özet bir fragman Gerekli Şeyler'in Temmuz 2006 nüshasında yayınlanmıştır. |

