MaviMelek
"Ne demiş uçurumda açan çiçek; yurdumsun ey uçurum..." Cemal Süreya

[Gökçeyazın]"Herman Hesse / Siddhartha" | Melek Öztürk

"DOSTLUĞUN SENDEN ALACAĞIM
ÜCRET OLSUN"

Yaşamla edebiyat birbirine o kadar bağlıdır ki biri olmazsa diğerinin de varolması mümkün değildir. Yaşantımızın bir parçası olan acılarımızı, hüzünlerimizi, tatlı düşlerimizi, umutlarımızı, kısacık mutluluklarımızı ve kaygılarımızı hiç kirletilmemiş bembeyaz yapraklara dökeriz. Çünkü paylaşmak güzeldir. Paylaştıkça acılarımız azalır, mutluluklarımız artar. Bu paylaşımlar sonucunda büyük yazarlar doğar ve insanlık tarihinde derin izler bırakırlar. Herman Hesse de dünya edebiyatında yer alan ölümsüz yazarlardan biridir.

Çocukluğundan beri en büyük arzusu yazar olmak olan Hesse'nin eserleri bugüne kadar 54 dile çevrildi. Dindar bir aileden gelmesi ve manastır eğitimi almaya zorlanması ergenlik çağında onu intihar girişimine kadar sürükledi. Yıllar sonra intihar girişimi için kullandığı tabancanın terk etmek zorunda kaldığı ülkesi Almanya'da, doğduğu kasaba olan Calw'da bir müzede sergileneceği Hesse'nin hiç aklına gelir miydi?

Hesse, ilk şiirlerini çalıştığı kitapçı dükkanında henüz 25 yaşındayken yazmaya başladı. Bunu ilk romanı 'Peter Camenzind' izledi. Ancak o yıllarda Alman milliyetçiliği her yanda kendini hissettirmeye ve savaş rüzgârları esmeye başlar. Birinci Dünya Savaşı'nda Alman militarizmini protesto etmek için İsviçre'ye yerleşir. İkinci Dünya Savaşı'nın yaşandığı yıllarda hem Nazilerin hem de antifaşistlerin ağır eleştiri oklarının hedefi olur. Hesse'nin eserlerindeki Doğu hayranlığı, Alman milliyetçiliğine ve Hitler felsefesine ters düştüğü için birçok eseri Naziler tarafından yakılıp, yok edilir. Sorunlu aile yaşamı ve savaş esirlerine yardım konusundaki yoğun çalışmaları sonucunda ağır bir bunalım geçirir. Jung'un öğrencisi Lang ona psikanaliz tedavisi uygular. Lang ile dostluğu bu tedaviden sonra da devam eder. Jung'a ve ruhbilimine duyduğu ilgi şiirsel iç dünyasını zenginleştirir. Bunun sonucunda insan yaşamını irdeleyen barışçı bir felsefe edinir. Hesse'nin bireysel bunalımlara çözümü Doğu felsefesinde arayışı, 60'lı yıllarda canlanan Budizm ve Zen Budizmi akımlarının da etkisiyle daha çok Amerikan Hippi gençliği tarafından çok tutulan bir yazar olmasına neden olur.

Hesse'nin 'Siddartha', 'Doğu Yolculuğu' ve 'Kaplıcada Bir Konuk' adlı romanları geçtiğimiz günlerde Can Yayınları tarafından yayınlandı. Bu üç kitabın en önemli ve ortak yönü her biri kendi içinde okuyucuyu uzak bir yolculuğa ve arayışa sürüklüyor olmasıdır. 'Kaplıcada Bir Konuk'da yazar kendi kişisel itiraflarının yanı sıra bir hastanın psikolojisini inceler. 1946 yılında bu eseriyle Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülür. Kendisi de bu romanını 'Yaşlılık dönemime kadar yazdığım en iyi kitap' diye nitelendirir. Ağrılı romatizma şikayetleri nedeniyle Baden'deki kaplıcalara giden Hesse, diğer hastalarla kendini karşılaştırarak, kendini onlardan daha iyi durumda olduğuna inandırır. Fakat bir süre sonra derin bir umutsuzluğa kapılır. Kaplıcaya ilk gittiğinde oda seçiminde gösterdiği titizlik sonuç vermez. Çünkü yan odada kalan Hollandalı umursamaz komşusu, gürültülü yaşamıyla Hesse'yi çılgına çevirir. Uykusuz geçirdiği bir gecede bu gürültücü komşusuna karşı kin beslemeyi bir kenara bırakır ve onu sevmeyi dener.

Çağdaşlarının söylediğine göre, Hesse oturup, seyretmek yerine, her şeyi bizzat yaşayıp, yapmayı tercih eden bir yazar. Bu özelliği onu tabii ki diğer yazarlardan farklı kılıyor. Yaşayıp görme isteği 'Doğu Yolculuğu' adlı yapıtında ise doruğa varıyor. Hesse, bir cemiyete katılıp, Doğu Yolculuğuna çıkar. Ama bu yolculuğun bir şartı vardır; yolculuğa katılacak kişilerin özel amaçları olması gerekiyor. Her yolcunun farklı bir amacı vardır, bunları cemiyetin Yüce Makam'ına bildirmek zorundadırlar. Diğer yolcular hazine bulmak ya da sihirli güçleri elde etmek gibi dünyevi amaçlarla yolculuğa katılırlar. Hesse de güzel prenses Fatıma'yı görmek ve mümkünse sevgisini kazanmak için bu yolculuğa çıkar. Hesse'nin yaşamında 'yolculuk' simgesel bir anlam kazanır. İnsan olma sürecinin aşamalarını geçirir, yanlışlara, kuşkulara ve umutsuzluklara sürüklenir. Zamanla cemiyet inandırıcılığını yitirir. Cemiyetin sırlarını başkalarına açıklamak kesinlikle yasaktır ama Hesse yolculuğun öyküsünü yazmıştır. Bu nedenle Yüce Makam karşısına sanık olarak çıkar. Mucizelerle dolu bu yolculukta Doğulu bilge dostu Siddhartha'yla tanışır. Siddartha ona şöyle der: 'Sözcükler gizli anlama iyi gelmez, her şeyi hemen biraz farklılaştırır, biraz çarpıtır, biraz budalalaştırırlar.' Belki de bu bilge dost sayesinde Hesse en ünlü, en güzel yapıtı 'Siddartha'yı kaleme almış.

'Siddhartha'da soylu bir Brahman ailesinin oğlu Siddhartha'nın öyküsü anlatılmaktadır. Siddhartha'nın amacı gerçek bilgeliğe ulaşmak ve Buddha olmaktır. Bu nedenle ailesinden ayrılıp, çilecilere (Samanalar) katılır. O da bir Samana olur. Çileciler dünyayı ve çocuk insanların isteklerini küçümserler, çile çekerek, dilenerek yaşantılarını sürdürürler. Bir gün Gotama-Buddha ile tanışırlar. Birçok insan onun öğretilerini benimseyip, öğrencisi olmuş, komünal bir yaşam sürmektedirler. Gotama, öğrencilerine acıların kaynağından ve onların nasıl yok edileceğinden söz eder. Hasta bir dünyadan ve yaşama katlanmanın zorluğundan söz eder. Ancak bu öğretiler Siddhartha'yı tatmin etmez. Çünkü artık öğretmenlerinden öğreneceği bir şey kalmadığına inanmaktadır. Derin murakabalara daldığı yol arkadaşı ve dostu Govinda'yla yolları ayrılır. Sonra dünyada varolan ancak hiç yaşamadığı hazların peşine düşer. Güzel fahişe Kamala ile tanışır, ardından ticaretle uğraşmaya başlar. Ancak hiçbir zaman içindeki Samana ruhu ölmez. Sonunda yaşamını ne kadar değersizce ve anlamsızca geçirdiğini fark eder. Om'a (kusursuzluk, mükemmellik) ulaşamamıştır. Kamala'yla tanıştığı zaman övündüğü üç özelliğini yitirdiğini anlar; düşünmek, beklemek ve oruç tutmak. Yıllar önce 'Dostluğun senden alacağım ücret olsun' diyen ve onu ırmağın karşısına kayığıyla geçiren kayıkçıyla tekrar karşılaşır. Kayıkçıdan ırmağın en iyi öğretmen olduğunu öğrenir. Çünkü ırmakta Siddhartha kendi yüzünü, öldürdüğü sandığı ben'ini görür. Babasını, sevgilisini, oğlunu, çok sevdiği arkadaşı Govinda'yı görür. Her yaşamdaki yok edilmezliği, her andaki sonsuzluğu derinden hisseder. Yaşamı yüreğinde duyumsamayı öğrenir. İnsanların dünyevi isteklerini, kaygılarını anlamaya başlar. Çünkü artık öğrenmiştir; bilgelik bir başkasına anlatılamaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik boş bir uğraştan öteye gidemez.

Siddhartha / Herman Hesse
Çeviren: Kâmuran Şipal

Doğu Yolculuğu / Herman Hesse
Çeviren: Zehra Aksu Yılmazer

Kaplıcada Bir Konuk / Herman Hesse
Çeviren: Kâmuran Şipal
Can Yayınları

melek@mavimelek.com

Başa dön

 

Diğer Kitap Tanıtım Yazıları

MaviMelek | Retorikler | Öyküler | Şiirler | Derlemeler | Gökçeyazın | Denemeler | Hezeyanlar    ©2007 MaviMelek            website metrics